OKUL içinde OKULSUZLUK: Reggio Emilia
Alternatif Eğitim Yaklaşımı
Merve ÖZKAYA
Anahtar Kelimeler: Alternatif
Eğitim, Eğitim Felsefesi, Reggio Emilia Yaklaşımı, Okul Öncesi Eğitim, İlkokul
Eğitimi
Erken çocukluk döneminin bireyin geri kalan hayatı için
ne kadar önemli bir dönem olduğunu biliyoruz. Son dönemde yapılan araştırmalara
göre ise erken çocukluk döneminde verilen akademik bilginin çocuğa zarar
verdiği ileri sürülmektedir. Artık günümüzde bu alanda başarılı olan ülkelerin
eğitim sistemine baktığımızda erken çocukluk dönem eğitiminde ezberler yerine
entelektüel becerileri geliştirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Çocuklar oyunları
içinde, projeler yaparken, yaşıtları ya da kendilerinden büyük insanlarla
iletişime girdiklerinde kendi bilgilerini yapılandırıp öğrenmeyi
başlatabiliyorlar. Reggio Emilia da yapılandırmacı öğrenmeyi ve entelektüel
becerileri geliştirmeyi benimseyen eğitim yaklaşımlarından biri olarak
karşımıza çıkıyor.
REGGIO EMILIA YAKLAŞIMI ARKA PLANI
· Tarihi
Arka Plan
Reggio
Emilia Yaklaşımı II. Dünya Savaşı’ndan sonra faşist rejimin yıkılmasıyla
birlikte İtalya’da küçük fakir bir kasabada ailelerin ve eğitimci gönüllülerin
“Her çocuk değerlidir, güçlüdür ve pek çok şeyi yapabilme kapasitesine
sahiptir.” tezleriyle ortaya çıkmıştır. Yaklaşım pedagog Loris Malaguzzi’nin
liderliğinde birçok öğretmenin çalışmalarıyla, çocuk odaklı ve çocuk
yapılandırmacı bir öğrenme felsefesi olarak geliştirilmiştir. Eğitimin çocuğun
yeteneklerini ortaya çıkarıp özgürleştirmesi ve gelişimini her alanda
desteklemesi için bir pedagoji oluşturan bu yaklaşım 1950’lerden bu yana Reggio
Emilia kasabasında belediye desteğiyle uygulanmaktadır.
·
Kültürel
Arka Plan
Reggio Emilia Alt
Kültürü
Reggio Emilia halkı,
endüstrileşmenin geliştiği bir bölge olarak savaş sonrası kalkınmak için
kadın-erkek çalışmak durumunda kalmıştır. Kasabadaki küçük çocukların
eğitiminin gelişmesi gerektiğini, kendi çocuklarının da zenginlerin çocukları
kadar kapasite sahibi olduğunu bilen halk el birliğiyle anaokulları
kurmuşlardır. Küçük çocuğu olsun olmasın herkes elindeki imkanları ortaya
koyarak okulların kurulmasında destek olmuş, kolektif kültürün gelişmesini
sağlamışlardır.
Kolektif kültürün
yalnızca okul kurulurken değil, daha sonrasında da Reggio Emilia’nın hala
çocukların eğitimini üstlenen bir toplum olarak karşımıza çıkmasında katkısı
büyüktür.
Günümüzde Reggio Emilia
kasabası çocuk dostu olmasıyla bilinir. Toplum çocukların eğitiminde kendini
sorumlu tutar ve onların da iyi birer yurttaş olmaları için çocukların
eğitimine sosyal etkileşim alanında da destek olurlar.
ReggioNarra (“Reggio
Anlatıyor”)
Reggio Emilia’da tüm
kasabanın sokaklarında, meydanlarında, dar-geniş demeden her alanda küçükten
büyüğe kasaba halkının katıldığı, her yıl düzenlenen bir festival vardır;
“Reggio Narra”, yani “Reggio Anlatıyor”. 2006’dan beri düzenlenen bu festival
hikayelerin anlatıldığı, fikirlerin ve yaratıcı düşüncelerin paylaşıldığı adeta
bir eğitim ve sözlü kültür şöleni gibidir. Bizim de çok eskilerden gelen,
eğitim sistemimizi de çok etkileyen ve öğrenmemizde en temel alan olarak
kullandığımız güçlü bir sözlü kültürümüzün olduğunu düşünürsek, Reggio
Emilia’nın bu festivalinin de bize ilham olması çok olasıdır.
Ebeveyn katılımlı okul
(Parent-run school)
Reggio Emilia
okullarında ebeveynler okulun kurulmasında sağladıkları katkıya eğitim
sürecinde de devam ederler. Anne-babalar aslında eğitimin tam olarak içindedir.
Okullara istedikleri zaman girip istediklerinde çocuklarını gözlemleyebilir,
onlara eşlik edebilir ya da kendi bilgi ve yeteneklerini okulun piazza’sında onlarla paylaşabilir.
Okulun fiziki şartları
ebeveynin eğitime katılmasına müsaittir. Camdan duvarlar, sınıfları gören
pencereler, her türlü paylaşımın yapıldığı ve kasabanın meydanlarından
esinlenerek okula taşınan piazza,
özgürce hareket edebilen çocukların olduğu okul anne-babaların katılımı için
uygun ortamı oluşturur. Ancak anne-babaların kendi çocuklarıyla evde
konuşmaları, okulda yapılacak paylaşım üzerine sohbet edilmesi gibi ön
çalışmaların da yapılması gerekebilir. Çünkü eğitim evde başlar, evde, toplum
içinde ve okulda gelişir.
·
Kuramsal
Arka Plan
Loris Malaguzzi liderliğinde geliştirilen pedagojik
yaklaşım John Dewey, Jean Piaget, Levi Vygotsky, Howard Gardner, Jerome Bruner
gibi isimlerin kuram ve düşüncelerinden etkilenmektedir.
REGGIO EMILIA’DA KATILIMCILARIN
ÖNEMİ
*
Çocuk
Reggio
Emilia’da çocuk bir başkahraman olarak görülür ve kendi bilgisini
kendisinin yapılandırdığı kabul edilir. Çocuk meraklıdır, sosyaldir, çok
çeşitli dillerle iletişime geçebilir (bknz. “Çocuğun 100 Dili”) ve öğrenmeye,
bilgisini yapılandırmaya her an açıktır. Çocuklar bu eğitim felsefesine göre
kendi meraklarını takip ederek daha fazla derinlemesine araştırma yapar, dener,
üretir ve böylece çok daha kalıcı bilgiler edinirler, tüm bunları Reggio Emilia
projeleri içinde sürdürürler. Reggio Emilia projeleri çocukların hayatı her
yönüyle tam da hayatın içinde yaşayarak öğrendikleri projelerdir.
*
Aile
Aile ve
hatta toplum bütün olarak çocuğun eğitiminde sorumludur ve her zaman çocuklar
ve öğretmenlerle iş birliği içindedir. Çocuğun kesintisiz devam eden öğrenme
sürecinde sosyal çevresindeki ilişkilerinden ve günlük yaşantısından oldukça
fazla bilgi edindiği kabul edilir.
*
Okul (Öğretmenden aşçıya)
Reggio
Emilia’da çocuk, toplumdaki herkesten bilgi edinebildiği gibi okuldaki
herkesten öğrenebilir. Projesine göre atölye öğretmeni atelierista ile çalışabilir, yemekle ilgili ilerleyen projelerde
mutfakta aşçıyla çalışabilir örneğin. Tüm okul kadrosu okul pedagogu pedagogista ile çalışır.
Okulda öğretmenler
çocuğa bilgi dikte eden rolünde değildir, hatta aksine “çocukla beraber
öğrenen” ve araştıran rolünde olup bunun bilincindedir ve öğrenme sürecinde
çocuğun bir arkadaşıdır, onun bilgiye ulaşmasını sağlamak için ona rehberlik
yapar, yol gösterir, uygun çevreyi hazırlar, çocuğu dinler, gözlemlerini
dokümante ederek çocuğun ilgisine göre projeler başlaması için çocuğu provoke
eder, yani onun merakını daha da kışkırtıp aklını karıştırır ve sorgulamasını
sağlar.
*
Çevre (3. Öğretmen)
Reggio
Emilia sosyal ve fiziksel çevrenin vazgeçilmez ve kaçınılmaz olarak üçüncü
öğretmen olduğu bir eğitim felsefesidir. Öğretmenler çocuğun merakını
kışkırtmak için uygun sosyal ve fiziksel çevreyi hazırlar. Örneğin gerekli
materyallerle masa hazırlayabilir, konuyla ilgili bir bilirkişiyi sınıfa davet
edebilir ve çocukların onunla sohbet etmesini sağlayabilir veya gidip
görülmesi, yerinde incelenmesi gereken yerlere geziler düzenleyebilir.
REGGIO
EMILIA FELSEFESİNİN TEMEL ETMENLERİ
Merak, Sorgulama, Soru sorma, Araştırma, Dinleme,
Heyecanla Keşfetme, Öğrenmeyi Öğrenme, Hayal Gücü, Yaratıcılık, Üretkenlik,
“Çocuğun 100 Dili”, Oyun, İlişkiler, Toplum & Kültür, Empati
Reggio Emilia felsefesinde okul öncesi çağdaki çocuğun ilk olarak
entelektüel gelişimi ön plandadır. Çocuk öncelikli olarak oyunlarının içinde merakının
peşinden gitmesi, araştırması, soru sorması, sorgulaması, hipotezler üretip
onları denemesi, keşfetmesi ve bilgiyi yapılandırması için teşvik edilir.
Akademik bilgi, entelektüel becerileri kazanan çocuğun kendi merakıyla doğal
olarak edinebileceği bir hal alır. Çünkü çocuk artık öğrenmeyi öğrenmiştir.
Çocuğun ne öğrendiği ise onun 100 dili ile ortaya çıkarılır. “Çocuğun 100 Dili”
Malaguzzi’nin çocukların etkileşime geçtiği, öğrenirken ve anlatırken
kullandığı dillerdir. Örneğin; resim, kil, müzik, yemek, hareket, drama gibi.
Reggio Emilia pedagojisinde olduğu gibi okulsuz
eğitimde de akademik bilgi entelektüel ve sosyal becerilerden sonra gelir.
Okulsuz eğitimi savunan psikolog Peter Gray, son yapılan araştırmaların, erken
yaştaki akademik öğrenmenin çocuklarda entelektüel gelişimi gerilettiğini
ortaya çıkardığını, akademik bilginin çocukları ispat, ezber ve
tekrar yapmak zorunda bırakarak bulunması gereken tek doğru sonucu bulmaya
yönelttiğini; entelektüel bilginin ise tam aksine, dünyayı
anlamlandırabilmek için çocukları sorgulamaya, hipotezler üretmeye,
araştırmaya, keşfetmeye motive ettiğini ileri sürmektedir.
Bilginin
artık her an el altında olduğu günümüzde çocukların “öğrenmeyi öğrenme”
ve hayal, fikir, değer, ürün, sorunlara çözüm, bilgi üretmeleri için
onlara entelektüel, duygusal ve sosyal beceriler kazandırmak gereklidir. Empati
ise çocuğun kendisine ve çevresine karşı saygılı olması için gereken en önemli
duygulardan biridir.
Bir sistem
olmayan Reggio Emilia Yaklaşımı felsefe olması sebebiyle günümüz dünyası
teknolojilerine ve kültürümüze uyarlanarak geliştirilebilmektedir. Her kültür
kendi değerleri ve etmenlerine göre Reggio Emilia’yı, temel etmenlerine zarar
vermeden, geliştirip dönüştürerek uygulamaktadır.
REGGIO EMILIA’YA GÖRE ÖĞRENME
SÜRECİ
·
Çocuk
Yapılandırmacı Öğrenme
Çocuğu merkeze alan ve
ona öğrenebileceği konusunda son derece güvenen ve inanan Reggio Emilia
yaklaşımı çocuğun kendi bilgisini kendisinin yapılandırabileceğini savunur. Çocuk
yalnızca hazır olduğunda, yani meraklandığında ya da ihtiyacı olduğunda
öğrenmek istediği bilgiyi edinebilir. Bunun için de çocuğa öğretmek için
bilgiyi ona dikte etmek yerine onun meraklanmasını ya da ihtiyaç duymasını
sağlamak yeterlidir. Çocuk öğrenmeyi bildiğinden istediği zaman öğrenme
sürecini kendi zihninde başlatabilir. Böyle bir öğrenme çocuğun dünyasında çok
daha anlam içerdiğinden daha kalıcı olacaktır.
·
Gelişen
Müfredat (Emergent Curriculum)
Yılın başında belli bir
konular silsilesi belirleyerek çocuğa dikte edilmesi düşünülmeyen Reggio Emilia
yaklaşımında çocuğun merakı ve ihtiyacı doğrultusunda çocukla beraber
geliştirilen bir program vardır. Anlık ortaya çıkabilen ya da değişebilen bu
müfredat her okula ve hatta her sınıfa göre değişir. Aynı konuyu aynı okuldaki
ve yaş grubundaki sınıflar farklı zamanlarda ve farklı şekillerde
öğrenebilirler.
·
Sonuç
değil, Süreç
Reggio Emilia projeleri
sonuç odaklı başlayıp ilerlemez. Ve hatta başarı odaklı da değildir. Çünkü
süreç boyunca edinilen bilgiler ve kazanımlar daha değerlidir. Başarısız olarak
nitelendirebileceğimiz bir sonuç, süreç içinde başarıya götürecek pek çok adımı
öğrenmeyi sağlayabilmektedir.
ÖĞRENME ARACI OLARAK “
PROJELENDİRME ”
Yapılandırılmamış projeler çocuğun pek çok konuda derinlemesine araştırma
yapmasına olanak sağlamaktadır. Yani odaklanmasına ve pek çok konuda kalıcı bilgi
edinmesine yardımcı olur. Çocuk kendi ilgi alanını dikkatini toplayarak ve
odaklanarak keşfedebilir. Dikkat eksikliği olduğu söylenen çocuklar için bu
ayrıca önemlidir. Öğrenmeyi öğrenen ve hatta bunu seven çocuk sürekli fikir
üretebilir. Yaratıcılığı ketlenmediği ve bu özellikle istendiği için çocuk
fikir, değer, bilgi, ürün ve sorunlara çözüm üretmeye meyilli olmaktadır. Yapılandırılmamış
projelerle hipotezler üretip onların gerçek olup olmadığını deneyebilir.
Yapılandırılmamış Projeler çocuğun merak ettiği pek çok konuda araştırma
yapabilmesi ve uygulamaya geçebilmesi için çok daha teşvik edicidir. Sonuç
odaklı etkinliklerin istenmemesi bu nedenledir. Yapılandırılmış (sonuç odaklı)
projelerde çocuk kendi isteği doğrultusunda fikir üretememekte, sınırlanmakta,
fikirlerini uygulayamamaktadır. Hazır bilgi çocuğun heyecanını tetiklemediği
gibi kalıcı da olmamaktadır. Öğrenme sürecinde keşfetme heyecanı daha etkili
olmaktadır.
Reggio felsefesine göre sonuç odaklı etkinlikler hazırlamaktansa, yapılandırılmamış
projelerin ortaya çıkması için çevre hazırlanıp çocuğun merakı provoke edilir.
Her türlü bilgiyi çocuğun kendisi sorup araştırıp öğrenmesi ve yapılandırması
sağlanır. Çevreyi, yani hem materyalleri hem sosyo-kültürel ortamı rehber
olarak öğretmenler düzenler.
Reggio Emilia'da özellikle yapılandırılmamış materyaller kullanılır. Çocuklar çok çeşitli ve birbirinden bağımsız gibi görünen materyalleri bir araya getirince nasıl anlamlı bir bütün oluşturduğunu ve ortaya değerli bir ürün çıkabileceğini açıkça görürler. Çocukların tüketen rolünden sıyrılıp “üreten” rolünde olduğu bu yaklaşımla çocuklar yalnızca bilgi ve ürün değil, değer ve sorunlara çözüm üretmede de aktif rol üstlenebilecekler, arkadaşlarıyla uyum içinde grup çalışmaları yaparak kolektif ruhla projeler üreteceklerdir.
Çocukların bilişsel, duygusal ve sosyal zekalarını geliştirmek amacıyla yaşadıkları çevredeki doğal malzemelerden tehlike arz etmeyen geri dönüşüm materyallerine, yapılandırılmamış ahşap oyuncaklardan kullanabilecekleri ölçüde teknolojik materyallere ve sanat materyallerine, günümüz eğitim ihtiyaçlarına ve proje tabanlı yaklaşıma uygun geniş bir malzeme tercihi olmaktadır. Çocuklar işitsel, görsel ve dokunsal olarak desteklenmektedir.
Dokümantasyon,
-
Çocuğu anlamak, projeleri yürütmek,
-
Çocuğun bilgisini/öğrendiğini ortaya çıkarmak,
-
Ortaya çıkan somut veriyi ebeveynle ve
diğer öğretmenlerle paylaşmak,
-
Çocuğa, ona değer verdiğimizi göstermek
için önemlidir.
ATÖLYE RENKLERDEN RENKLERE
Reggio
Emilia İlhamlı Atölye - ÖNCÜ EĞİTİMCİLER DERNEĞİ
Öncü
Eğitimciler Derneği’nde çatı katında 2015 Mart-Haziran ayları arasında 8-10 yaş arası çocuklarla hafta sonları düzenlediğimiz
Reggio Emilia ilhamlı atölye çalışmalarında çocukların meraklarının peşinden
gidip sorgulayarak, hipotezler üretip tartışarak, araştırıp kendi çabalarıyla
bilgiyi keşfettikleri ve kendi bilgilerini yapılandırdıklarını gözlemledik. Çocukların
atölyeleri “eğlenceli” bulduklarını ve “bir şey öğretmediğimizi” söylemeleri,
atölyede bir şey öğrenmemelerinden değil, bizim onlara bilgi dikte
etmememizden, onların doğrularını bulmalarında rehber olmamız ve onları dinlememizden
kaynaklanmaktadır. Bu açıdan atölyeler Reggio Emilia ilhamlı ve “okulsuz”
hissinde geçmiştir. Atölyeler boyunca “keşfetme” kavramını kullanmamamıza
rağmen çocuklar atölyenin adını “Keşfederek Öğrenme Atölyesi” koydular.
Çocuklar
bilim ve sanatı aynı anda kullanarak pek çok ürün ve oyun ürettiler. Örneğin
“On Dokuz Parçalı Dürbün” çocuğumuzun ilk etapta bir değirmen yapmak istemesi
ancak daha sonra ürününü dürbüne benzetmesiyle ve dürbüne bakıldığında on dokuz
parça gösterdiğini keşfetmesiyle ortaya çıktı. Kil ve çizimler çocukların
kendilerini iki boyutlu ve üç boyutlu olarak ifade etmelerinde önemli bir yer
aldı. Çocukları iletişimlerinde işitsel, görsel ve dokunsal olarak
desteklediğimiz atölyemizde bir gün Arkeoloji Müzesi’ne gezi düzenledik. O
gezide çocuklarla algı çalışmaları yaptık. Bunlardan biri mekân algısı idi.
Çocuklardan, müzenin içinden geçtiğimiz camekanlı bir koridorunu bakarak
çizmelerini istedik. Çizim diliyle çocuklar çevrelerini ve kendi kapasitelerini
daha iyi görebilirken aynı zamanda dünyaya bakışları ve algı düzeyleri de
gelişmektedir. Her bir çocuk farklı bakış açısıyla çizimini tamamladı; örneğin
biri bulunduğu yerden bakıp gördüğünü çizerken bir diğeri yukarıdan (kuş
bakışı) baktığını farz ederek çizim yaptı.
Müzedeki algı
çalışmalarımızın diğeri empati üzerinden gelişti. Çocuklarda engellilik algısı
geliştirmek için müzenin bir bölümünü birer engelli vatandaş ve engelli bireye
yardım edebilen bir vatandaş olarak gezmelerini sağladık. Bu oyunun öncesinde
ve sonrasında oturup engellilik algısı üzerine sohbetler ettik.
Reggio
Emilia yaklaşımında geçebilecek sohbetlere ve soru sorma tekniklerine örnek
olması için masadaki kuru fasulyeler üzerine çocuklarla aramızda geçen bir diyalog;
(Tırnak içindekiler benim ve Seben'in konuşmaları, diğerleri çocukların)
- Bunlar ne?
"Sizce ne olabilir?"
- Onlar ne ya?
- Bence çakıl taşları...
- Biliyordum da unuttum adını.
- Birazcık fasulyeye benziyor.
- Ben de onu diyecektim şimdi.
- Küçük beyaz taşlara benziyor.
- Bence de fasulyeye benziyor.
- Tohum tohuum...
"Nasıl anladın tohum olduğunu?"
- Taş biraz daha sert olur çünkü.
"Tohum nasıl olur?"
- Yok yok bu fasulye bence. Tohum bu kadar büyük mü olur?
"Tohum ne demek?"
- Bir şeyi ekerken tohum kullanıyoruz.
- Mesela yüksek ağaçların yetişmesi için tohum gereklidir. Tohum olmazsa
ağaçlar da olmaz.
- Ağaçlar olmazsa nefes de alamayız.
- Çünkü ağaçlar havayı temizliyor.
- Hayır havayı üretiyor.
- Temizliyor da...
"Şimdi
burada iki farklı görüş çıktı, o dedi ki ağaçlar havayı üretiyor, o dedi ki
temizliyor. Sizce ağaçlar havayı üretiyor mu, ağaçlar havayı temizliyor
mu?"
- Temizliyor, pis havayı içlerine çekiyorlar, onun yerine temiz hava
veriyorlar.
"Sizce dünyada hiç ağaç olmasa hala hava olur mu?"
- Olmaz (hepsi)
- Hava kirlenir ve biz de nefes alamayız, ölürüz.
- Hava olmazdı ağaçlar olmasa.
"Hava olur da kirlenir mi yoksa hiç mi olmaz?"
- Olur, çok kirlenince nefes alamayız.
- Hiç olmaz. Uzayda ağaç yok, hava da yok.
"Uzayda hava yok mu?"
- O zaman uzaya niye tüple gidiyorlar ki?
- Tüple mi? Uzayda çünkü değişik hava var. Biz o yüzden tüp alıyoruz, havamız
biterse diye.
"Uzayda nasıl hava var? Bizim nasıl havaya ihtiyacımız var?"
- İkisi de değişik.
- Uzayda hava olmadığı için tüp olmadan yaşayamayız.
"Ama X uzayda değişik hava olduğunu söyledi."
- Benim bildiğime göre uzayda hava yok.
- Aynen.
"Peki bunu nasıl anlayabiliriz? Anlayabilir miyiz?"
- Bunu ancak, bilgisayardan falan öğrenebiliriz.
- Anlayabiliriz, hiç ağacın olmadığı bir yerde durmaya çalışalım, ya da
nefesimizi tutmaya çalışırsak öğrenebiliriz bence.
- Burada hiç ağaç yok ki şu an?
- Ama camlar açılıyor,
- Ama şu an camlar kapalı.
- Önceden hava geliyor, bina inşa edilirken üstü açık oluyor hep hava giriyor.
- Ama sonra kapanırken hava çıkıyor?
- Evet. Ama camların oralarda, kenarlarda göremediğimiz küçücük su tutmayan
delikler var, oradan nefes alabiliyoruz. Onlar olmasa binaların içinde
ölebilirdik.
"Peki hiç hava olmayan bir yere bir ağaç tohumu ekersem büyür mü? " ……
Görüldüğü gibi çocukların
konuyu alıp farklı yerlere taşımalarını engellemeden onların ilgi ve merakları
doğrultusunda sorular sormaya ve fikirlerini dinlemeye devam ettik. Hem
çocukların süreç içinde çıkan fikirlerini yakalamış olduk hem de diyalog
sonunda sorduğumuz soru ile sohbeti asıl odak noktamız olan “tohum ekme”
konusuna getirmiş olduk.
Merve Özkaya, Eğitim Koordinatörü, “Çocuğun 100 Dili” Anaokulu
1989’da İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi’nde İngilizce Sosyoloji
okurken eğitim sistemine alternatif arayışları sırasında Reggio Emilia Yaklaşımı
ile tanıştı ve Reggio Emilia ilhamlı özel bir anaokulunda
Reggio Emilia ilhamlı öğretmen olarak çalışmaya başladı. 2014 eylül'den günümüze dek kendisini
takip eden annelere ücretsiz Reggio Emilia seminerleri verdi, çocukları için Reggio Emilia ilhamlı atölyeler düzenledi.
Reggio Emilia felsefesini, yaşadığımız kültüre uyarlayabilmek için, nasıl
bir kültürden çıktığını gözlemlemek üzere kasım 2014’te Reggio Emilia
kasabasına gitti. Aralık ayında Öncü Eğitimciler Derneği’nde Seben Ayşe Dayı
ile yetişkinler için Reggio Emilia atölyesi düzenlediler, mart 2015’te
başladıkları çocuklar için Reggio Emilia ilhamlı Yaratıcı Düşünme Atölyesi’ni
haziran ayında tamamladılar.
Yürüttüğü eğitim ve kültür araştırmaları projelerinin ve danışmanlığın yanında, Reggio Emilia alternatif
eğitim yaklaşımı ilhamlı özel “Çocuğun 100 Dili” Anaokulu’nda Eğitim Koordinatörü olarak görevini sürdürmektedir.