20 Haziran 2012 Çarşamba

Okumak, Okumak, Okumak!

(15.12.2010 tarihli yazımdan)

Dün Zeynep Hocayla konuşurken "Sizi çok seviyorum, çünkü çalışkansınız." dedi.

Acaba çalışkan mıyım gerçekten? Ya da olmak istiyor muyum?

Aslında ben çalışkan olduğumu sanmıyorum. Liseye kadar fazlaca çalışkandım, ancak ortaokul sonrası depresyona (!) girmemle birlikte çalışkanlığımda da azalma oldu. Artık yalnızca ilgi duyduğum alanlarla bile belli ölçüde ilgileniyorum.

Birkaç zamandır Sakıp Sabancı'nın ünlü sözü aklımda; "Çalışmak, Çalışmak, Çalışmak!" Evet Sakıp Bey çalışmaya çok önem veriyordu, kapitalist sistemin verdiği önem gibi. Mühim olan çalışıp üretmek, ve ortaya çıkan şeyi satabilmek. Artık insanlar "kendini beğendirdi" yerine "kendini iyi pazarladı" lafını kullanır oldu. Çünkü mühim olan emeğini de satabilmek. Onlara göre satılabilecek her şey satılmalı; boş durulmayacak, çalışılıp para kazanılacak (ya da sadece para kazanmak için çalışılacak mı demeliyim?). Ne de olsa "Vakit nakittir!"

Günümüzde değerli olan şeyler genellikle para getiren şeyler de oluyor aynı zamanda. Para sadece bize gelmeli demiyorum, satın aldığımız bir şeyde de para üreticiye geliyor/gidiyor... Yani her şeyin bir "para karşılığı" --> "fiyatı" var. Artık herkesten her şeyi, kendini bile, pazarlayıp satması bekleniyor. İnsanlar da buna mecbur, çünkü hayatını idame ettirebilmesi için para kazanması kaçınılmaz olarak görülüyor.

İnsanlara her koşulda "çalışmak" dayatılıyor. "Çalışın!" emri artık daha yumuşayıp kendini "Çalışkan olun!"a bıraktı. Çünkü çalışkan olmak ahlaki bir değer. "Çalışkan olmak" aynı zamanda "tembel olmamak" da. Tembel olmamak için insanlar çalışmalı. Nasıl kanıtlayabilir çalıştığını/çalışkanlığını? Üreterek, çalışma sonucu ortaya bir "ürün" koyarak...

Ben şu anda ortaya bir ürün koymuyorum, sadece okuyarak bilgi ediniyorum, geleceğime "yatırım" yapıyorum yani. Aslında bu da bir çalışma biçimi, gelecekte bu yatırımımdan yararlanıp kendimi piyasaya sunacağım - onlara göre bakıp yorumlarsak.

Bana göre ise; çalışkan olduğum için değil, ki ben tembel olduğumu bile düşünebilirim -bu çok 'onur kırıcı' olurdu!- 'dünyayı sorguladığım' için, insanları ve hayatın işleyişini anlayıp anlamlandırabilmek için; merak ettiğim için; belki de en önemlisi, ilk emir "Oku!" olduğu için okuyorum. İnsanoğlu sistemin neresinde, nereden geldi ve nereye gidiyor... kavrayabilirsek zaten yaratılma/yaşama amacımızı da anlayabileceğiz.

Çalışıyorsam da bu "bu dünya" için olmadığı kesin. Şu anda kendimi dünya sistemini değiştirebilecek kadar güçlü görmüyorum (çok istememe rağmen...). Sadece çevremdeki insanlara iyiliği, "doğru yol"u göstermeye çalışabilirim (hem dünyevi hem uhrevi, ama bu bile tartışılır...), yine de insanların isteklerine bağlı her şey.

Ne yazık ki insanlar artık birbirlerini dinlemiyor, kimse kimsenin düşüncesini önemsemiyor. Ne verilen sözler tutuluyor, ne de bu sözlere itibar kaldı artık. İnsanlık gibi Müslümanlık da değişti. Herkes birbirini "satıyor" (o kadar alışılmış ki buna). Kimse kimseye güvenmiyor.

Paramız kadar değerimiz var artık, malımız kadar sözümüz...


[Para kazanmak için çalışmaya karşıyım! Kapitalist düzenin "çalışkan"ı olmaya da... Hayatımı 2 hafta lüks tatil geçireceğim diye, yalnızca para kazanmak amacıyla çalışarak harcamak istemiyorum. Kendim istediğim için, kendim keyif aldığım için, başkalarına dokunduğum, onların hayatını değiştirdiğim/güzelleştirdiğim için, geliştiğimi hissettiğim için çalışmak istiyorum. Bu duygularla yazılmıştı bu yazı...]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...